• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/annebabaokulu
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905327001004
  • https://www.instagram.com/matematikkafe
TRANSLATE
DESTEK OL
ÜYELİK GİRİŞİ
REKLAM ALANI-1

MATEMATİK DÜNYASI
EĞLENCELİ MATEMATİK
OKUL BAŞARISI
PSİKOLOJİ
SİTE HARİTASI
ZİYARET BİLGİLERİ
Aktif Ziyaretçi12
Bugün Toplam24
Toplam Ziyaret2442116

Matematik dersinde uyguladığımız ilkeler-12

17/12/2021

beyin ve matematik

 
MATEMATİK DERSİNDE UYGULADIĞIMIZ İLKELER!-12 / BEYNİMİZLE TANIŞALIM, MATEMATİKLE BARIŞALIM!
 

BEYİN GÜCÜ İLE İLGİLİ BİLGİLERLE TANIŞMAM!

1990'lı yılların sonlarına doğru beyin gücü ile ilgili bilgilerle tanıştım. 1999 Yılında Dünya Hafıza Şampiyonu ve Mega Hafıza sahibi olan Melik Safi Duyar'ı tanıdım ve onun hafıza eğitimi setlerini satın aldım. Bu hafıza setlerini inceledikten sonra aynı yıl Eskişehir'de bir yerel televizyonda öğencilerimle birlikte canlı olarak hafıza gösterileri yaptım. 2000 Yılında da Kütahya'da bir yerel televizyonda hafıza gösterilerine devam ettim.

Colin Turner'in HYB Yayıncılık'ta çıkan ''Her Çocuk Doğuştan Başarılıdır'' kitabının 10. sayfasındaki beyin ile bilgisayar karşılaştırmasını okuduktan sonra kendime ve çevremdeki insanlara bakış açım tamamen değişti.

Benim tüm ön yargılarımı kökünden sarsan ve beynimdeki tüm yapamam virüslerini silen bilgi şöyleydi. ''Yapılan araştırmalara göre Nasa Uzay Merkezi'ndeki dünyanın en gelişmiş Cray bilgisayarı saniyede 400 milyon işlem yaparak 100 yıl çalışsa ancak insan beyninin bir dakikadaki işlem kadar işlem yapabilir.''

Bu bilgiden sonra, ben dahil yeteneksiz insan diye bir şey yoktur. Yalnız müthiş yeteneklerinin farkında olmayan milyonlar var dedim.

Düşünsenize, bir eğitimci olarak bir çok yeteneğimin farkına 45 yaşından sonra vardım. Gerisini sizler düşünün.

İbn-i Haldun'un dediği gibi ''İnsan beyni değirmen taşına benzer. İçine bir şeyler atmazsanız, kendi kendini öğütür durur.''

Şimdi sizleri beynimizin işlevlerini tanıtan ve bir öğrencinin beynin iki lobunu kullanarak matematiği nasıl zevkli hale getirdiğini okuyacağız.

Daha sonra da beynin iki lobunu kullanarak, eğlenceli, mantığını anlatarak oluşturduğum matematik problemi çözümlerini paylaşacağım.

BEYNİN İKİ YARISI!

Bir bütün olan beynin yansını yoğun olarak kullanıp diğer yarısını ihmal eden insanların performanslarında yetersizlikler, kusurlar görülür. Fakat, diğer yarının da geliştirilmesi, son derece ilginç, harika sonuçları beraberinde getirir. İki lobun birlikte çalışmasıyla 1+1= 2 şeklinde aritmetik bir artış olmaz; verim kat be kat artar.

Bir örnek verecek olursak; futbol dünyasında sağ ayağını ya da sol ayağını çok iyi kullanan futbolcular var. Örneğin, her iki ayağını da son derece iyi kullanan Hagi´nin futbol dünyasındaki yeri çok farklı, değil mi?

Çocuklar, beynin iki yarısını beraber kullandıkları halde, onlara hayâl gücü ve hafıza gibi sağ beyin fonksiyonlarıyla ilgili eğitimden çok, ezbere dayanan eğitim verilmesi sonucunda bu yetenekleri büyük ölçüde yok olmaktadır.

SAĞ BEYNİN ÖNEMİ

Klâsik eğitim sisteminde daha çok sol lob ağırlıklı akademik bilgilere prim verilmekte, sağ lobun faaliyetleri ise maalesef ihmal edilmektedir.

Beynin, farklı fonksiyonlara sahip iki lobu olduğu keşfedilen günümüzde, eğitim sistemi hâlâ sadece beynin mantık, matematik, analiz, konuşma, yazma, listeleme gibi fonksiyonları olan sol lobunu kullanmaya devam etmektedir.

Oysa, gelişen bilimin ışığında, mantık ağırlıklı sol lobla beraber, hayâl gücü, renk, şekil, ritim, bütünü görme gibi fonksiyonları olan sezgisel, üretken sağ lob da kullanılsa, insanların üretkenlik potansiyellerinin kat kat artacağı aşikârdır.

Zaten, tarihte büyük sıçramalar yapan insanlar da, bilerek ya da bilmeyerek, beynin her iki lobunu da birlikte kullanan insanlardır.
 
Mantığın âdeta tek başına gittiği yerle, sezgi, hayâl ve renklerle el ele gittiği yer bir olur mu?

Sağ lobun da devreye sokulması, insana aynı zamanda duyusal keskinlik kazandırmakta, hedefini sürekli ve her şeyiyle canlı tutan o insana müthiş bir motivasyon kazandırmaktadır.

Bilgisayarların bile matematik ve mantık işlemlerini yapabildiği günümüzde, bunlardan daha önemli bir özellik çıkıyor karşımıza: Üretken düşünce, üretken zekâ.

Hayâl gücü, yeni fikirler oluşturma, orijinalite gibi değerler, insan zihninin üretkenliğini ortaya koyar. Bilgi dünyasına uçtuğumuz günümüzde asıl fark, işte bu noktadadır. Yâni, geleceğin başarılı insanları, üretken zekâya, hayâl gücüne, esnekliğe ve güçlü vizyona sahip insanlar olacaktır.

Eğitim sistemi ise, bu hedefe ulaştırmak bir yana, insanları yalnızca sol lobun fonksiyonları içine âdeta hapsetmektedir.

İlkokul birinci sınıf öğrencilerinin resimleri incelendiğinde, her birinde orijinalite ve üretkenliğin izleri açıkça görülmektedir. Aynı öğrenciler dördüncü sınıfa geldiklerinde ise, tek düzeliğin ve kendini birilerine beğendirme arzularının yoğunlaştığı, elma şekerine benzer, tek tip ağaçlar, tek tip evler, aynı tür insan resimlerinin ortaya çıktığı görülmektedir.

Okul öncesi çocuklar daha çok renkler ve görüntülerle düşünmek gibi, dış etkilere daha açık ve çok farklı fantezilere sahiptir. Fakat, okulda bu özellikler bastırılınca, sol beyin, sağ beynin de bazı fonksiyonlarını yüklenmek zorunda kalıyor ve aşırı derecede zorlanıyor. Bu arada, zayıf kalan sağ beyin hırçınlaşınca, çocuklarda birtakım ruhsal dengesizlikler de görülebiliyor.

Aynı zamanda, bu tek yönlü, yâni yanlış ve aşırı bilgi yüklenmesi sonucunda beyinler köreliyor, çocuklarda üretkenlik, merak ve öğrenme istekleri yok oluyor.

Bu çocuklar büyüdüklerinde, özellikle sağ beynin gerekli olduğu durumlarda dâima başarısız oluyorlar.

DENGELİ KULLANIMININ SONUÇLARI

Prof. Orstein, iki beyin işbirliği içinde çalıştığı zaman, genel yetenek ve etkide çok büyük artış olduğunu ortaya koydu. Çünkü, beynimiz, standart matematikten farklı bir şekilde çalışıyor; sağ ve sol beyin birlikte çalıştığı zaman, iki kat değil, beş-on kat daha etkili sonuçlar ortaya çıkıyordu.

Buraya kadar söylediklerimizin ışığında, artık şunları rahatlıkla söyleyebiliriz: Belirli konularda gerçek anlamda uzmanlaşmak, ancak bu iki beynin işbirliği ile mümkün olabilir.

Tarihteki bütün dehâlar, büyük buluş yapanlar, üstün kişiler, hep beyninin iki yarısını da mükemmel bir işbirliği içinde kullanan kimselerdir.

Örneğin Fatih Sultan Mehmet, İstanbul´u almak için gerekli bütün planları, hazırlıkları yaptı, uygulamaya geçti. Bunlar için daha çok, beyninin mantık ağırlıklı sol lobunu kullandı. Fakat, Bizanslılar´ın Halic´e zincir gerip Osmanlı gemilerinin önünü kesmeleri üzerine hemen sezgi ağırlıklı sağ lob evreye girdi ve tarihte ilk defa, gemiler karada yürütülerek, bir gecede Kasımpaşa´dan Halic´e indirildi. Sonuç malum.

Evet, dünyamızdaki karmaşa ve problemleri çözmek için, beynimizin iki yarısını birlikte kullanmamız gerekiyor.

Özellikle karmaşık sorunların çözümünde, geniş ve uzun vadeli olabilecek kararlarda sağlıklı sonuçlara ulaşabilmek için, beynin her iki yanının işbirliği içinde çalışması şarttır.

Öğrenilen bilgilerin, geçici bir ezber olarak kalmayıp kalıcı hafızada dosyalanması ve ömür boyu kullanılabilmesi, her iki beynin de öğrenme işine aktif olarak katılmasıyla mümkündür.

Beynimizdeki zincirleri kırıp, beynimizi tutsaklıktan kurtarıp, orada uyuyan dâhiyi uyandırmak için yapmamız gereken en önemli şeylerden biri, ciddi bir hafıza eğitimiyle fotografik bir belleğe sahip olmaktır.

Temel hafıza tekniklerini öğrenip kullandığınızda,

* Sadece hafızanız güçlenmekle kalmayacak, üretkenliğiniz de müthiş bir şekilde artacaktır.
* Bilgiyi öğrenme hızınız artacak, zihinsel fonksiyonlarınız güçlenecektir.
* Sağ ve sol beyinleriniz arasından müthiş ve dinamik bir potansiyel ortaya çıkacaktır.
* Elbette ki, bütün bunlar, iş ve sosyal yaşantınızdaki problemlerin çözümüne büyük katkılar sağlayacaktır.

KAYNAK: kisiselbasari

ACI KAHVE YANINA ŞEKERLER ( Çağhan TANSEL )

Beynimizin iki yarı küresinin işlevleri birbirinden farklı olduğunu birçoğumuzun bildiğini tahmin ediyorum. Sol yarım kürede daha çok matematiksel işlemler, beynin bilgileri gruplara ayırması, şematik işlemler gibi unsurlar vardır; sağ yarım kürede ise hayal gücü, rtim,renkler, yaratıcılık özellikleri ön plana çıkar. Bunlar zaten en temel bilgilidir. Burada da mı sağ-sol ayrımı var?

Bana ne sağ beyinden sol beyinden, ne işime yarayacak bunlar benim!’’ diye isyan etmeyin, sakin olun. Bunları bilmezseniz inanılmaz derecede önemli bir noktaya ulaşamazsınız. Her insanda beyin olduğuna göre(!) her insanda bu alanlar da vardır! Kapasite olarak insandan insana değişse de tüm alanlara yönelmiş sinir hücreleri mevcuttur ve öyle ya da böyle o alanlara karşı bir yetenek, bir ’’-ebilme gücü’’ vardır. Bu, insanlığın içinde ne zaman doğduğu ve ne zaman yıkılacağı belli olmayan çok büyük bir tabunun aslında yıkılması demektir ve inanılmaz önemlidir.

Bahsettiğimiz tabu da ’’Bu kişinin şu alana karşı hiç yeteneği yok...O bu işi hiç yapamaz... Matematik kafası yok... Sözel derslere hiç kafası basmıyor maalesef...’’ tabusudur

İnsanlar bakış açılarını doğru oturttukları ve ön yargılarından kurtuldukları zaman her alanda bir şeyler başarabilirler. Elbette başarı için düzenli çalışma, zorluklar karşısında direnme, hedefi gözünde canlandırma gibi çok önemli şartlar da gereklidir ama önemli olan, sonuç olarak arzulanan başarının ya da ulaşılmak istenen yerin olabilirliğidir!

Tony Buzan’ın çok güzel bir örneği vardır, bunu özellikle paylaşmak isterim. En zor öğrenilen diller deyince akla ilk gelen dillerden biri Japonca’dır. Öğrenen insanlar da bunu doğrular. Ama şimdi bir an için düşünelim. Japonya’da doğan her çocuk Japon’ca konuşur! Her yeni doğmuş ve beyninde hiç bir bilgi olmayan çocuklar Japon’ca konuşur. Önyargısı olmadan, sadece direkt olarak beynine aldığı bilgilerle iki yaş civarında kendi dilini konuşmaya başlar. Her yerde ki çocuklar böyledir ama burada özellikle Japon’canın zorluğu üzerine giderek vurgulamak istediğim mantığın önemini-özünü anlatmaya çalışıyorum.

Kendimden de bir örnek vermem gerekirse şunu söyleyebilirim. Matematikle çok uzunca bir dönem aram iyi olmadı. Bir türlü problemleri çözemiyordum, soruların üzerine gidemiyordum. Sayılar karmaşık ve korkunç görünüyordu. Notlarım hep idare eder düzeyde gitti. Ta ki beyin üzerine önce okumayla başlayan sonra da araştırmalarla devam eden sürece giresiye kadar! Beynin özelliklerini ve algılayış şeklini öğrendiğim zaman kendi eylem planımı hazırladım ve uygulamaya koydum.

Planım basitti; Matematiği tam bir oyun gibi ele alacaktım ve sorularla konuşacak, şakalaşacaktım, özellikle onları çözemediğim zamanlar. Bu tabi ki anında olacak bir değişim değildi, bunun farkındaydım ki bunun farkında olmak, yani değişimlerin ve gelişimlerin sancılı ve zahmetli olacağının farkında olmak işin özlerinden biridir.

Matematik oyunlarıma Lise-2 nin bitiminde başlamıştım. Yine çözemediğim bir sürü soru oluyordu. 30 soruluk testlerde en fazla 8 ya da 10 net çıkartabiliyordum. Bu arada sorulara sanki onlar bana sürekli sorun çıkartan insanlarmış gibi konuşmam hem korku dolu bakış açımı öldürdü hem de işe giderek ısınmamı sağladı. Belli bir zamandan sonra şöyle cümleler kurduğumu hatırlıyorum:

‘’Çok cavcavlısın ama için boş!’’
‘’Uğraşma, kaçamazsın!’’
‘’Kardeşim, utanın biraz, bu gece çözemediğim soru çıkmadı yav!’’
‘’Sen beni uğraştırıyorsun ya Allah da seni uğraştırsın.’’

Saçma mı? Belki... Belki güzelliği de saçma ya da komik olmasıdır. Sonuçta lise son yılımın en stresli öğrencilik yılım olması gerekirken o yıl benim için en rahat yıldı ve sınava ilk girişimde de istediğim yeri kazandım, hem de matematikten çok hatırı sayılır bir net çıkararak. Bu örnek, çok günlük, çok direkt bir örnek. Bu aralar dershanelerin açıldığını gördüğüm için özellikle bu örneği vermek istedim. Belki yararlanacak öğrenci arkadaşlarımız çıkar.

KAYNAK: Çağhan TANSEL
kahvemolasi.com

"İlham, Bir Gerçeğin İyi Hazırlanmış Bir Zihindeki Etkisidir."
Louis PASTEUR

Necip GÜVEN
 
 
579 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın