Bir varmış bir yokmuş. Uzak bir diyarda hayvanları çok seven bir çocuk yaşarmış. İyi kalpli, sevgi dolu bir çocukmuş bu. Bunu bilip çocuğu ödüllendirmek isteyen bir peri, çocuğun yanıbaşına gelmiş bir gün.
Peri öyle güleryüzlü, öyle candanmış ki, çocuk hiç korkmamış ondan. Peri demiş ki çocuğa, “elimdeki değnek sihirlidir, bir dileğini söyle hemen gerçekleştireyim”.
Çocuk düşünmüş uzun uzun. Hayvanat bahçesi gelmiş aklına. Hayvanların kafeslerde olması onu üzüyormuş. Demiş ki periye, ” hayvanat bahçesindeki bütün hayvanlar özgür olsunlar isterim.” Peri, “ne güzel bir dilek bu” demiş. Çocuk demiş ki, “ama o hayvanlardan biri benim yanımda kalırsa, bana arkadaşlık ederse çok mutlu olurum. Söyleyebilir misin bunu onlara?” demiş. “Söylerim tabi” demiş peri.
Peri, değneğini sallamış üç kez. Ve birdenbire hayvanat bahçesindeki bütün hayvanlar çocuğun ve perinin karşısında bulmuşlar kendilerini. Bambaşka bir dilde konuşmuş hayvanlarla peri. Sesi sıcacıkmış. Çocuk anlamış perinin güzel şeyler söylediğini.
Aslan demiş ki çocuğa, “senin dileğin sayesinde özgürüz biz, birimiz değil hepimiz yanında kalmak isteriz.“ Gülümsemiş çocuk. “Sizin ait olduğunuz yer doğa. Doğada yaşamalısınız. Ama biriniz bana arkadaşlık etse keşke” demiş. Geyik konuşmuş. “O zaman her birimiz senin için ne yapabileceğimizi söyleyelim. Sen seç seninle yaşayacak hayvanı” demiş. Hayvanlar da, çocuk da kabul etmiş bunu.
Peri bir kenara çekilmiş, konuşmaları dinliyormuş. Önce aslan söz almış. “Ben çok güçlüyüm, seni korurum her zaman” demiş. Zürafa demiş ki, “Boynuma sarılırsın hep. En uzağı bile görebilirsin“ demiş. Maymun, “elimden tutarsın, ağaçlara çıkarız, daldan dala atlarız” demiş.
Her hayvan, sırası geldikçe söylemiş yapabileceklerini. En sona sincap kalmış. Rüzgar esmiş o anda. Rüzgarın sesine kulak vermiş sincap. Bir müzik gibiymiş o ses. Dans etmeye başlamış sincap. Çok güzel dans ediyormuş. Çocuk, peri, bütün hayvanlar ses etmeden seyrediyormuş sincabın dansını. Sincap demiş ki çocuğa, “ne güçlüyüm, ne de uzun. Ne daldan dala atlarım, ne de gökyüzünde uçarım. Becerikli de değilim pek. Ama dans ederim seninle, oyun oynarım. Düşler kurarız beraber. Bırakıp gitmem seni. Arkadaşın olurum” demiş.
Çocuk çok sevinmiş bu sözlere. Hayvanlara dönüp demiş ki, “hepiniz çok iyisiniz, hepiniz çok güzelsiniz. İyi ki peri çıktı karşıma. İyi ki özgür olmanızı diledim. Ben sincabı seçtim arkadaş olarak” demiş. Sincap sevinçten ne diyeceğini bilememiş. Çocuğun kucağına atlamış hemen.
Diğer hayvanların biraz buruklaştığını görmüş çocuk. Gönüllerini almak istemiş. “Özgürsünüz artık“ demiş. “Doğaya dönebilirsiniz. Arkadaşlarınıza, ailelerinize kavuşabilirsiniz. Beni annem babam da koruyabilir. Ağaçlara tek başıma tırmanabilirim. Kuş olup uçabilirim gözlerimi yumunca. Sincap kardeş bana bir şey öğretti. Ne benden, ne de sizden çekinmeden, içtenlikle, cesaretle söyledi benim için yapabileceklerini. Oysa içinizde en güçsüz olan o. Çok takdir ettim onun bu davranışını“ demiş.
Bütün hayvanlar kutlamış sincabı. Her biri çocukla ve sincapla vedalaşmış. “Hazır mısınız?” demiş peri. “Hazırız“ demiş hayvanlar. Değneğini üç kez sallamış peri. Hayvanlar kendilerini doğaya, arkadaşlarının, ailelerinin yanlarına varmışlar.
“Ben gidiyorum artık” demiş peri. Tekrar tekrar teşekkür etmiş çocuk. Peri sarılmış çocuğa. Sonra birden gözden kaybolmuş.
Çocukla sincap bir ömür boyu arkadaş kalmışlar. Dağ dağa kavuşmuş düşlerinde, ağaç kuşa, nehir denize, yağmur toprağa kavuşmuş.
İnsanı insana, halkları halklara kavuşturamamışlar ne yazık ki; ne yapsalar ne etseler anlatamamışlar doğadaki barışı, huzuru ve özgürlüğü. “Olsun” demişler, “biz böyle de yaşarız; dileyen bizi anlar, dileyen katılır aramıza”.
Kimseciklerin göremediği yitik bir masala girmiş çocuk ve sincap, çıkmamışlar bir daha o masaldan.